Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temellerinin Sivas’ta atılmasıyla kendimizce övünür dururuz.
TÜRKİYE İÇİN önem arz eden bir kent olmasına rağmen, bilinçsizce yapılan siyaset ve beceriksiz siyasetçiler yüzünden bütün iller yatırım alırken, Sivas’ın fabrikaları taşınmış, sanayi bölgesi çökertilmiş, göç vermiş.
Hala da vermeye devam ediyor.
Yıllarca verilen siyasi sözler sumen altında unutulmuş.
Kendi menfaatleri uğruna kentin sorunları göz ardı edilmiş.
Sivaslı gençlerin geleceği karartılmış, hayalleri yok olmuş.
Üniversite mezunlarının mantar gibi türediği ülkemizde elbette ki; Sivaslı gençlerin yer alması, işsizler ordusuna, kervanına katılması kadar acı veren ne olabilir ki?
“Üniversite bitirip iş bulurum” düşüncesiyle çok zor şartlar altında okuyanların, okumak için her türlü zorluklara göğüs gerenlerin bugün kahvehane köşelerinde oturuyor olması üzücü değil mi?
Gençlerin yurtdışına gitmek için can attığına şahit oluyoruz.
Yani beyin göçü veriyoruz. Donanımlı, bilgili, kendisini yetiştirmiş gençlerin ülkemiz ve memleketiniz için verimli olamaması, birilerinin yüzünü kızartmıyor mu acaba?
Üniversite mezunu gençlerin olması için ikinci, üçüncü üniversitelerin kurulması, açılması neyi değiştirir? Üniversite mezunlarına iş veremedikten sonra herkes üniversite mezunu olsa ne yazar?
Üretimden uzak, tüketim vampirleri haline gelen toplumun sorumlusu siyasetçiler değil mi?
Hiçbir siyasi bilgiye sahip olmayan, dernek, vakıf yada sivil toplum örgütlerinde görev alanların ülkeyi yönetmek için talip olduklarını gördükçe kahroluyorum. TBMM; Bazı çobanların, beyinleri yıkanmış kişilerin, menfaatçi ve “çukkacı” insanların uğrak yeri olmamalıdır!
Siyasi, aile, çevre, toplum ahlakı ile yetişmiş, dünya görüşü olan, vicdan sahibi insanların bu ülke için bir şeyler yapması gerekmiyor mu?
Toplumun gözünde; “HIRSIZ-ARSIZ-AHLAKSIZ-YALANCI-DOLANCI-ÜÇ KÂĞITÇI” kişilerin bizleri yönetmesi, temsil etmesi kadar utanç verici bir durum olabilir mi?
İnsanların kanını emmek için arşa çıkanların hala ülkenin bütün kurumlarına hakimiyet kurması, sadece kendi kararlarının alınması için baskı unsuru uygulaması, hiç kimseyi tanımaması ülkenin nasıl bir kaosa sürüklendiğinin göstergesi değil mi?
“BEN BU GÜCÜ HALKTAN ALDIM. İSTEDİĞİMİ YAPARIM” mantığı ile kendi halkına zülüm edecek bir takım kararların alınması ileride doğabilecek olumsuzlukların anasıdır. Bugün ülkemizde yaşanan afetler sonrası tablo bu düşünceyi açıkça ortaya koymuyor mu? Türkiye’yi “ZOR GÜNLERE” sokacak böylesi yaklaşımların denetim altına alınması gerekmez mi?
TÜRKİYE BU KADAR MI SAHİPSİZ?
NEREDE BU ÜLKENİN NAMUSLU İNSANLARI?
SİYASET ADAMLARI?
SAVCILARI?
YAZARLARI-ÇİZERLERİ?
Gerçekleri koşuşabilecek yiğit insanları?