
Mehmet BAKIR
Son yıllarda bazı sivil toplum örgütlerinin toplumu, özellikle de kadınları, istedikleri yöne çekebildiğini görüyoruz. Her konuda eylem, yürüyüş veya kampanya düzenlemekten geri durmayan bu yapılar; kimi zaman gerçekten bir soruna dikkat çekiyor, kimi zaman da birilerinin politik veya ideolojik hedeflerine hizmet ediyor.
Elbette toplumsal duyarlılık önemlidir. Kadın hakları, şiddetle mücadele, eşitlik ve adalet gibi konular; sadece kadınların değil, tüm toplumun ortak meselesidir. Ancak meseleye dikkat çekmek başka, duyguları yönlendirmek başkadır.
Bazı STK’lar, özellikle “kadın” konusunu bir araç haline getiriyor. Çünkü bu alan hem toplumun vicdanını harekete geçiriyor hem de medya ilgisini kolayca topluyor. Birkaç slogan, birkaç pankart, bir de duygusal bir hikâye… İşte kamuoyu oluşturmanın en kolay yolu!
Oysa gerçek sivil toplum, bağımsızlık ve samimiyet üzerine kuruludur.
Ne siyasetin uzantısı olur, ne fonlarla şekillenir, ne de duygular üzerinden güç devşirir. Gerçek sivil toplum örgütleri, yönlendirmek için değil; farkındalık oluşturmak, çözüm üretmek ve toplumsal bilinç kazandırmak için vardır. Bugün yapılması gereken şey, “kadın” kavramını ideolojik mücadelelerin aracı olmaktan çıkarmaktır.
Kadını sokaklarda slogan atan bir figür değil, toplumun merkezinde üretken, bilinçli ve güçlü bir birey olarak görmek gerekiyor.
Sivil toplumun özü; vicdan, adalet ve samimiyettir.
Bu üçü yoksa geriye sadece yönlendirilmiş kalabalıklar kalır.