Osman ŞAHİN
Araştırmacı Yazar
www.sivasmit.net
Cumhuriyet, özgürlüktür, bağımsızlıktır.
İnsan oğlunu, efendi – köle sisteminden kurtaran, kendi serbest iradesi ile kendi kararını kendisinin vermesini sağlayan sistemdir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1923’de bu millete kazandırdığı ve “Biz büyük bir devrim yaptık, ülkeyi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük.”
ifadesi ile perçinlediği ve
“Birçok eski kurumu yıktık. Bu kurumların binlerce taraftarı vardır. Her an fırsat beklediklerini unutmamak gerekir. Ulusun ve devrimin içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün ulusalcı ve cumhuriyetçi güçlerin bir yerde toplanması gerekir…”
sözleri ile de endişelerini belirttiği cumhuriyetimiz, 10 Kasım 1938’den sonra büyük darbeler yemesine rağmen, hayatiyetini bugüne kadar devam ettirebilmiştir.
Ne Albay İsmet döneminin karşı devrim hareketi ve diktatoryası, ne de işbirlikçi yönetimlerin gayretleri, cumhuriyetimizi elimizden koparıp alamamıştır.
Ancak, 1984’den sonra içeriden, Osmanlıyı yıkan azınlıkların ve emperyalizmin işbirlikçilerinin çocuklarının ve torunlarının çalışmaları ve
dışarıdan da, ülkemizin zenginliklerini (haritaları cetvelle çizilmiş ülkelerde olduğu gibi) yağmalamak isteyen ülkelerin gayretleri sonucu,
cumhuriyetimiz büyük bir tehditle karşı karşıya kalmıştır.
Bu tehdit; BÖLÜCÜ KÜRTÇÜLÜK hareketidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kahir ekseriyeti Türk’tür ve bu devlet Türk Milleti için kurulmuştur.
Ülkemizde yaşayan bütün vatandaşlarımızın her türlü hakkı ve hukuku Anayasamız ile güvence altına alınmıştır.
Azınlıkta kalan hiç bir Türk vatandaşı mensup olduğu din veya ırkından dolayı farklı bir muameleye tabi tutulmamıştır.
Aksine, Albay İsmet’in Milli Şef’lik döneminden itibaren bu ülkede özellikle Sünni Müslüman Türkler,
Laiklik kisvesi altında ezilmiş ve ayrımcılığa tabi tutularak devlet kademelerinde yükselmelerinin önü kesilmiştir.
Türk – Kürt, Laik – Anti laik, Sünni – Alevi, Laz, Çerkez, Gürcü, Arap ve Arnavut gibi söylemlerle
halkımız ayrıştırılmaya ve biribirine düşman topluluklar haline getirilmeye çalışılmaktadır.
Son zamanlarda özellikle İsrail, gizlice yürüttüğü PKK’ya destek verme çalışmalarını aleniyete dökmüş ve
bizzat kendi Dışişleri Bakanlarının ağzından, verdiği desteği yeyit etmiştir.
Kurulduğu günden beri Filistin’de yüzbinlerce müslümanı katleden, evsiz – yurtsuz bırakan,
fosfor bombaları ile masum insanları cayır cayır yakan İsrail’in bu vahşetini savunabilen bazı densizler
internet ortamında; “Yahudi’lerin ve İsrail’in yaptıklarının belgesi var mı” diye sözümona fikir yürütebilmekte ve bu şerefsizliğe ortak olabilmektedirler…
İsrail, Uluslararası sularda, Gazze’ye insani yardım götüren ve bir çok ülkeden yüzlerce silahsız gönüllünün yer aldığı
Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırıda, özellikle Türk olanları seçmiş ve 9 Türk’ü şehit etmiştir.
İsrail’in Türkiye’ye olan düşmanlığını bu olay da mı belgeleyememektedir?…
Savunma Sanayii Müsteşarlığının Gaflet veya Dalalet olarak nitelendirilebilecek İsrail’den Heron’ları alımı ve sonrası da,
Aysberg’in suyun üzerinde görünen Türkiye’ye düşmanlığın ayrı bir belgesidir.
Düşüncelerimi, internet ortamında e – mail’ime düşen ve Kürt kardeşlerimize hitap eden bir yazı ile noktalamak istiyorum.
SEVGİLİ KÜRT KARDEŞİM. BURASI TÜRKİYE CUMHURİYETİ. KANUNLARA UYDUĞUN SÜRECE, BU ÜLKEDE, DOKTOR, ÖĞRETMEN, POLİS, ASKER, SAVCI, HAKİM, EMNİYET MÜDÜRÜ, JANDARMA GENEL KOMUTANI, KAYMAKAM, VALİ, MİLLETVEKİLİ, BAKAN, BAŞBAKAN VE HATTA CUMHURBAŞKANI OLDUN.
GELECEKTE DE OLMAMAN İÇİN HİÇ BİR ENGEL YOK. ÇÜNKÜ BİZ TEK DEVLET’TE BİRÇOK ETNİK KÖKENDEN GELEN KARDEŞLERİZ.
BENDEN SAHİP OLDUĞUM HERŞEYİ İSTE. EKMEĞİMİ, SUYUMU, AŞIMI PAYLAŞIRIM SENİNLE. DİĞER ETNİK KÖKENDEN GELEN KARDEŞLERİMLE PAYLAŞTIĞIM GİBİ. ÇÜNKÜ BU ÜLKE HEPİMİZİN.
AMA BİR GÜN YAHUDİ VE ERMENİLERİN GAZINA GELİP, BENDEN TOPRAK İSTERSEN , MERAK ETME, BENCİLLİK ETMEM. SENİNLE ONU DA PAYLAŞIRIM..
ALTI SENİN OLUR, ÜSTÜ DE BENİM …