Ş.DUMAN’IN KALEMİNDEN
Z Kuşağı, denilince aklımıza ne geliyor? Genellikle ekran başında vakit geçiren, sosyal medyada aktif, arkadaşlarıyla sürekli bağlantıda olan gençler geliyor. Ancak bu tanımlamalar, gençlerin sadece dış yüzünü gösteriyor. Peki, onların iç dünyalarına, hislerine, kaygılarına ve umutlarına ne dersiniz?
Z Kuşağı denilince, bize dayatılan klişelerin ötesinde çok daha derin, çok daha farklı bir yapıyla karşılaşıyoruz. Bu gençler, teknolojiyle iç içe büyüdü, evet, ama aynı zamanda dünyanın tüm karmaşasına da şahit oldu. İklim değişikliği, toplumsal hareketler, ekonomik krizler ve daha pek çok şey… Bu gençler, hayatın zorluklarına karşı büyümek zorunda kaldı ve bu zorluklara rağmen kendi kimliklerini bulmaya çalıştı.
Belki de en büyük haksızlık, onları tek bir kalıba sokmaya çalışmaktır. Z Kuşağı, monolitik bir yapıya sahip değil. Her birey, kendi içinde benzersiz deneyimlere, fikirlere ve duygulara sahip. Onları bir etiketle tanımlamak, onların zenginliğini ve çeşitliliğini göz ardı etmektir.
Belki de sorun, kuşaklar arasındaki kopukluktan kaynaklanıyor. Biz büyükler, gençleri anlamak için çaba göstermek yerine, onları tanımlamayı ve kategorize etmeyi tercih ediyoruz. Oysa onların da bizim gibi hayalleri, umutları, korkuları var. Ve belki de en önemlisi, onlar da anlaşılmak istiyor.
Z Kuşağını anlamak için onlarla zaman geçirmeli, onları dinlemeli ve hissettiklerine empati göstermeliyiz. Ön yargılarımızı bir kenara bırakarak, onları olduğu gibi kabul etmeliyiz. Unutmayalım, her kuşak kendi zamanının çocuğudur ve her çocuk, kendi zamanının meyvesidir.
Sonuç olarak, Z Kuşağını ya da herhangi bir kuşağı tanımlamak yerine, onları anlamaya çalışalım. Bu, hem onlar için hem de bizim için daha anlamlı ve değerli bir yaklaşım olacaktır.
