Mehmet BAKIR
Sivas’ta İnşaat sektöründe faaliyet gösteren bir işveren ofisinde otururken ofisin zili çalar ve biri bayan biri erkek iki kişi sert bir şekilde içeri girerler, içeri girer girmez bayan personele kapıyı neden geç açtığı gerekçesiyle fırça atmaya başlarlar, “telefonu açmadın biz geldik, neden kuruma gelmiyorsun, nerde o patronun derler”, neye uğradığını şaşıran personel patronun odasını gösterir, aldıkları cevap ile direkt olarak destursuz şekilde patronun bulunduğu odaya dalarlar. Kendilerini tanıtmadan sert bir şekilde kendilerine “davetiye gönderildiği halde neden kuruma gelmediniz” diye sorarlar. Tabi konudan habersiz olan işveren konuyu anlamak için hangi gerekçeyle çağırıldığını sorar.
Ancak, görevli bayan yine sert bir şekilde çalışan bayana “burada ne zamandır çalışıyorsun?” diye sorar. Çalışan bayan “31.5.2023 ten tarihinden bu tarafa çalışıyorum” cevabını verir. Bu arada işveren ilgililerden kimliklerini ve görev belgelerini sorar, görevliler arasında tartışma çıkar. İşverenin aynı zamanda muhasebecilik yaptığını bilmedikleri için görevliler bayan çalışanın sigortasısız olduğunu söyleyerek 300-400 bin TL ceza geleceğini ifade ederler, biz bunu Temmuz ayından yazalım cezanız çok gelmesin derler. İşveren ise neye göre bu miktarın tespit edildiğini sorar, bunun üzerine erkek olan görevli ayağa kalkar ve gelin anlaşalım diye elini uzatır. Ama işveren muhasebeci olduğu için ceza miktarının 60-70 bin TL olacağını ifade ederek “ben sizin Denetmen olduğunuza inanmıyorum” sigortalım hangi tarihi söylüyorsa onu yazın ağzımızdan çıkmayan ifadelerle “yalan” yazmayın diyerek çıkışır.
Tabi içi rahat etmeyen işveren doğruca kurumun yolunu tutar. Gittiğinde koridorda kendisine denetime gelen bayan görevlinin kendi işyerinde olan olayları kendince işvereni ezen ifadelerle diğer arkadaşlarına anlattığını görür. Bunun üzerine doğruca görevlilerin sorumlusunun yanına gider ve olanı biteni anlatır. Birim sorumlusu olaya kayıtsızlık gösterir ve işveren dilekçe vermek ister dilekçeyi kendisi almaz evrak kayıt servisine gönderir. İşveren dilekçeyi oraya vermeyi de başaramaz. Çünkü üst kattan bu yönde talimat gelmiştir. İşveren pes etmez olayı CİMER’e yazar ve kurum avukatı soruşturmacı olarak atanır. İşvereni ifadeye çağırır ama işverenin söylediği ifadeleri değil kendi ifadeleriyle arkadaşlarını kurtarmak için ifade yazar, bunu fark eden işveren ifadesini okuduktan sonra “Yönledirilmiş ifade” notunu düşerek imzalar ve çıkar. Akşam saatlerinde soruşturmacı avukat kendisini telefon ile arayarak kendisinden böyle istendiği yönünde imalarda bulunur. Ertesi sabah ise bir STK odası başkanı ve görevli erkek denetmenin akrabası olan iki kişi işverenin ofisine gider ve “Kurum ile odanın ilişkilerine zarar gelmemesini” ister. Ancak işveren bunun odayla bir ilgisinin olmadığını kendisiyle iki Denetmenin arasında bir konu olduğunu ifade ederek onları savuşturur. Soruşturma halen devam etmekte olup henüz sonuçlanmamıştır.
Şimdi ilgililere sormak gerekir.
Yaptığınız değişikliklerle bir kurumu ne hale getirdiğinizin farkında mısınız? Demek ki neymiş “baş nasıl olursa ayakta öyle olur” sözünü unutmamak gerekirmiş.
Bir kurumun çalışanları Devletin gücünü kullanarak kendilerine güç devşirmeleri kabul edilemez. İdarecilerin görevi suçu ve suçluyu korumak değildir. Gereğini yapmak ve bu gibi kötü örneklerin önüne geçmektir.
Önenle belirtmek isterim ki, iddia edilen bu konu ile ilgili kurum açıklama yaparsa aynı şekilde yayınlarım.